24.06.2024
Başkentte Nazizm’in ayak sesleri yükseliyor. Duyuyor musunuz?
Yerel seçimlerden önce AKP, YRP ve BBP gibi gerici partilerin seçim propagandası haline getirerek hedef gösterip canavarlaştırdığı köpekler, şimdi kayıp ve yenilgilerin hıncıyla, “başıboş, saldırgan, hastalıklı, bozuk” sıfatlarıyla yaftalanarak etik, hukuki ve bilimsel temellerden yoksun bir şekilde ülkenin ve meclisin gündemine oturtuluyor. Yüzyıllardır yemeğimizi, suyumuzu, sokaklarımızı paylaştığımız, sevgi, ihtimam ve özenle kucakladığımız, kulaklarını okşayıp selamlaştığımız, her gün beraber yürüdüğümüz mahalle sakinlerimize bugün adeta savaş açılmış durumda.
Milletvekilleri ve Tarım ve Orman Bakanlığı bürokratları tarafından basına verilen demeçler ise, Türkiye’nin haklar bağlamında ileri değil, en az 50 yıl geriye gittiğini kanıtlıyor. Bunun en yakın örneği, AKP Grup Başkanı Abdullah Güler’in birkaç gün önce CNN Türk’e yaptığı açıklamalar…
Karanlık bir Nazi ideolojisinin tezahürü olarak karşımıza çıkan yasa tasarısı, pazarlama ve halkla ilişkiler stratejileriyle maskelenirken, asıl tecrit ve katliam planları satır aralarında gün yüzüne çıkıyor. Bir türlü alamadıkları “halk onayı” için de, literatürde yeri olmayan yepyeni tanımlarla gerçekler manipüle ediliyor. Türkiye’nin dört bir yanında dinmeyen toplumsal muhalefet karşısında şimdi de “saldırgan sokak köpekleri düzenlemesi” başlığıyla manşetlerde orta yolu bulmaya çalışıp ayrıntılarda niyetlerini belli ediyorlar. Kendi sözleriyle “Toplumun makul bulabileceği” bir düzenleme için çalıştıklarını beyan eden Güler, “Ötenazi olmak zorunda” ile başladığı cümlenin devamında, “Köpekler mutlaka toplanmalı” diyerek, hangilerini “sözde merhametle” öldüreceklerini şu şekilde sıralıyor:
Yine kendi sözcükleriyle;
- “Toplumsal risk taşıyan,
- Kuduz riski taşıyan,
- Hastalıklı ve farklı bulaşıcı hayvansal hastalıkları taşıyan,
- Beslenme zorluğu çeken,
- Güçten düşmüş,
- Barınakta kalma ve sahiplendirme imkanı olmayan,
- Saldırganlığı artmış ve rehabilite edilmeyen,
- Farklı ırklarda vahşi bir hal almış köpekler”…
Fark ettiniz mi? Liste bir türlü bitmiyor! Basına servis edilen haberlerde belirtildiği üzere “anatomik yapısı bozulan köpekler” kalıbını da eklediğimizde, Nazi yaklaşımı ve sağlamcılık anlayışıyla hazırlanmış olan bu uzun, muğlak ve her yere çekilebilecek liste neredeyse tamamlanmış oluyor. Milyon dolarlık ihalalerle hayata geçirmeye başladıkları rant projeleri olan “mega” toplama kamplarında katletme planları yaptıkları;
- O “hasta ve yeme bozukluğu olan” köpekler tedavi ve bakımla iyileşebilecekken,
- “Güçten düşmüş” o köpekler ömürlerini sevildikleri ve bakıldıkları sokaklarda veya güvenilir yeni yuvalarında tamamlayabilecekken,
- İnsan kaynaklı travmalar taşıyan, “saldırgan” dedikleri o köpekler gönüllüler ve hayvan davranışı uzmanlarınca huzurlu bir hayata yeniden döndürülebilecekken,
- Çocuklar ve yetişkinlerle benzersiz bir bağ ve dostluk kurabilmesine rağmen zorbalar tarafından işkenceyle psikolojisi bozulan “yasaklı, vahşi ve tehlikeli ırk” olarak bahsettikleri o köpekler, özenli sahiplendirme programlarıyla yeniden yuva bulabilecekken toplu halde, kapalı kapılar ardında, türlü bahanelerle öldürülecekler!
“Diğer hayvanların sağlığını ve güvenliğini korumak zorundayız” diyerek perdeledikleri bu katliam tasarısı, “Sokaklar hayvanlar açısından güvenli alanlar değildir. Soğuk, açlık, saldırı ve hastalıklar vardır” sözleriyle, az sonra patlayacak incecik bir “merhamet” baloncuğuna dahil ediliyor. “Bu sebeple hayvanlarımızın güvenli alanlara, barınaklara alınması gerekiyor. Barınaklarımızın da yaşamsal niteliğini artırmamız lazım” cümlesi ise hepimizde toplumsal bilinç ve belleğimizi diri tutma ihtiyacını uyandırıyor.
Öyle ki;
- 2004 yılından beri Hayvanları Koruma Kanunu’nun hayvanlar lehine olan birkaç maddesini dahi uygulamadılar.
- Yasanın öngördüğü şekilde 1300 küsür belediyenin en az 1000’inde geçici bakımevleri kurmadılar. Varolanlarda ise köpekleri tedavi etmediler, kısırlaştırmadılar, aldıkları yere bırakmadılar. Hayvanları kısırlaştırmadan kırsala, çöplüklere, toplu mezarlara attılar!
- Geçici bakımevlerini ölüm kamplarına, toplama merkezlerine, işkencehanelere çevirdiler. Buralarda yaşanan zulüm ve ihlalleri gizleyip münferitmiş gibi yansıttılar.
- Belediye başkanlarından belediye çalışanlarına, milletvekillerinden aramızdaki katillere uzanan failler zincirinde cezasızlığı el üstünde tuttular.
Ayırmaları gereken bütçeleri ayırmayıp yasalarla belirlenmiş yükümlülükleri yerine getirmeyerek çağdışı bir yöntem ve kafatasçı bir zihniyetle hasta, engelli ve yaşlı köpekleri toplamayı, hapsetmeyi ve öldürmeyi 21. yüzyıl Türkiye’sinde inatla siyasi söylem ve eylem biçimi olarak ileri sürmek, köhnemiş bir Nazizm girişiminden farksızdır. Bu girişim ise, adeta “toplum ve devlet düşmanı” olarak seçtikleri köpeklerden sonra bu kez sıranın kimlere geleceğini kaçınılmaz olarak sorgulatır!
Tam 20 yıldır yerine getirmedikleri ve şimdi hepten kaldırmak istedikleri yasal yükümlülüklerin üzerini, çığ gibi büyüyen toplumsal tepkiye rağmen bir kez daha “güvenlik ve koruma” kılıfıyla kapatmalarına izin vermeyeceğiz. 2004’ten bu yana ne yapmadıklarını ve ne yapmaları gerektiğini çok iyi bilen iktidara ve muhalefet partilerine bir kez daha uzman meslek örgütlerinin ve gönüllülerin bilgi ve deneyimleri ışığında yaptığı “kısırlaştır, aşılat, yerinde yaşat” çağrısını ulaştırıyoruz.
- Köpekler için soykırım noktasına gelen bu son dönemeçte, meclisin kalın duvarlarını sesimizle yıkmak için,
- Tecrit ve katliam yasa tasarısının komisyondan geçmemesi için,
- Köpeklerin bizimle birlikte özgür, huzurlu ve güven ortamında yaşama hakkı için,
- Ölüm-kalım savaşı verdikleri en zor zamanlarında dostlarımızın yanında olmak için,
Yaşamdan, adaletten ve özgürlükten yana olan herkese sesleniyoruz: İstanbul, Ankara, Antalya ve Alanya’daki nöbet alanlarımıza gelin, dostlarımızla dayanışma gösterin. Kendi mahallenizde, il ve ilçenizde örgütlenin, eylemler yapın, kendi nöbetlerinizi başlatın. Meclisin kapılarını zorlayın.
Tasarının komisyondan geçmemesi ve yasalaşmaması için hak, hukuk ve adaleti savunan tüm milletvekillerine sesleniyoruz: Tecrit ve katliama “hayır” oyu kullanmanızı ve tasarının içerdiği Nazi pratiklerini kabul etmediğinizi açıklamanızı bekliyoruz!
Şimdi, sıkıca tuttuğumuz patiler uğruna ellerimizi havaya kaldırıp hep birlikte haykıralım: Nefrete inat, yaşasın hayat!
Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi
